Veli Ağbaba: “Bizi kıskanan Avrupa, emeklilerine bizim verdiğimiz maaşın 5 katını ödüyor. Avrupalıların kedilerine gösterdiği saygıyı biz emeklilerimize göstermiyoruz.”
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, “Emekli maaşlarını bizi hep kıskanan Avrupa ile karşılaştıralım; Almanya’da ortalama emekli maaşı 1400 euro, Hollanda’da 1430 euro, İtalya’da 1359 euro, Türkiye’de emekli maaşı ortalama 1400 euro. sadece 300 euro alıyor. Bu rakama bakarsak Türkiye’deki emeklilerin durumunu daha net anlayabiliriz. Bizi kıskanan Avrupa emeklilerine bizim verdiğimiz maaşın 5 katını ödüyor. Ayrıca Avrupa kira, yakıt yardımı veriyor Hatta emeklilerine kedi köpek yardımı ve vergi desteği bile var. Avrupalıların kedilerine gösterdiği saygıyı maalesef biz emeklilerimize göstermiyoruz.” dedi.
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, dün TBMM Genel Kurulu’nda İşsizlik Fonu ve emekli maaşı artış yönetmeliğini de içeren yasa teklifinin görüşülmesi sırasında konuştu. Ağbaba şunları söyledi:
“MALATYA’DA BİNLERCE EV YIKILDI, ŞEHİR SAHADA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ AMA BİR YEREL YÖNETİCİ DEĞİL, AĞIR HASARLI BİNALARA HAFİF HASAR VEREN TEK BİR YETKİLİ TAKİP EDİLDİ”
“Öncelikle bugün 24 Ocak 2020 depreminin yıl dönümü. Depremde ölenleri ve hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, yaralananlara acil şifalar diliyorum. Burada bir konuyu tekrar gündeme getiriyoruz, biliyorsunuz 4 yıl sonra 6 Şubat 2023’te Maraş yerle bir oldu, Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren büyük bir depremi hepimiz yaşadık, aslında bu deprem özellikle ülkemiz için bunun sinyallerini verdi. Malatya, dört yıl önce 24 Ocak’ta maalesef ders alınmamıştı.24 Ocak depreminde Malatya’da ağır hasarlıdan küçük hasarlıya dönüşen onlarca bina yıkılmış ve bu yıkılanlarda yüzlerce insan katledilmiştir. Yine ne yazık ki ağır hasarlı bu binaları hafif hasarlı binaya çevirenlerden hesap sorulmadı.Malatya’da hala binlerce ev yıkılmış, şehir tam anlamıyla tarlaya dönmüş ama bunlara az da olsa zarar veren bir yerel yönetici var. Ağır hasar gören binalardan ise hesap sorulmadı. Tek bir yetkili bile mahkemeye çıkarılmadı. Bu eylemlerin hesabını vermediğimiz, hesap vermediğimiz sürece bu acıyı yaşayacağız ve başsağlığı dilemekten başka bir şey yapmayacağız. Aslında depremde yaşadığımız Malatya’nın yaşadığı bu acı yıkımın sebebi bu durumu bu hale getiren iktidardır; Şunu belirtmek istiyorum.
“EMEKLİ BANA YAZDI, ‘AVUKATIM, ZAMDAN ÖNCE 10 BİN TL MAAŞ ALACAĞIM, ZAM SONRA YİNE 10 BİN TL MAAŞ ALACAĞIM, BU ARTIŞ NEREDE? ‘”
Bildiğiniz gibi aylardır gündemimiz emeklilere zam yapılmasıydı. Dün gece seçim teşviki artışıyla alelacele yüzde 49,25’e çıkarıldı. Bunun aslında bir yalan olduğunu daha sonra açıklayacağız. Asgari emekli maaşı hâlâ 10 bin lira. En alt gelir grubundaki emekli ise yalnızca yüzde 33 oranında zam alacak. Dün akşam bir emekli bana şöyle yazdı: ‘Milletvekili, zam öncesinde 10 bin TL maaş alacaktım, zam sonrasında yine 10 bin TL maaş alacağım, bu zam nerede?’ Siz emeklilere 3 mü, 5 mi yapayım diye tartışırken ne yazık ki yılbaşından bu yana iğneden ipliğe bir artış var. Çaya yüzde 35, şekere yüzde 12, kahveye yüzde 25, mutfak tüpüne ise 45 TL zam geldi; Köprülere, motorlu taşıtlar vergisine (MTV), akaryakıta, her şeye artış oldu. Ne yazık ki emeklinin zammı cebine ulaşamadan eriyip gitti.
“SİZLER SAYESİNDE YENİ BİR İŞ KOLU AÇILDI, MARKETLERDE ‘ETİKET DEĞİŞİKLİĞİ’ DEDİĞİ ETİKET DEĞİŞTİREN İNSANLAR VAR”
Artık yeni bir iş kolu açtınız, sayenizde yeni bir iş kolu açıldı. Birkaç yıldır marketlerde ‘etiket değiştirici’ diye etiket değiştirenler oldu, yeni bir iş kolu açıldı, ne yazık ki Türkiye’nin yaşadığı durum bu. Artık seçimden bu yana hem iktidar partisi hem de iktidar partisinin küçük ortağı emeklilerle ilgili çeşitli vaatlerde bulunuyor. Dokuz aydır hepimizden, hepimizden, herkesten bahsediyoruz, ‘Emeklilerin maaşlarını artırmak için çalışıyoruz, emekli maaşlarını artıracağız’ diyoruz ama ne yazık ki 2 bin 500 TL’lik bir artış oldu. dokuz aylığına geliyoruz. Sadece 2 bin 500 TL’lik artış oldu, 2 bin 500 TL ne demek? Bunu vicdanınıza bırakıyorum.
“SESİNİZİ YÜKSELTİRSENİZ, ANKETLERİ GÖRÜRSENİZ EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞINI ASGARİ ÜCRET SEVİYESİNE ÇIKARIRLAR”
Bir anket yapılıyor ve hatta ankete göre artışlar yapılıyor. Biliyorsunuz ‘Yüzde 5 yetmedi, yüzde 10’luk ek zam verelim’ dedi ve bu da ankete tekrar bakılarak yapıldı. Bugün bu artışın nedeni, biri CHP’nin çabaları, ikincisi ise emeklilerin ses çıkarmasıdır. Burada söyleyelim, emeklilere bir çağrı yapalım, en düşük emekli maaşı asgari ücret haline gelinceye kadar sesinizi yükseltin ve bu hükümet sesimizi duysun, iyiler ama seçime iki ay var. Sesinizi yükseltirseniz bilin ki anketleri görürlerse en düşük emekli maaşını taban fiyat seviyesine çıkaracaklar. “CHP Kümesi olarak en düşük emekli maaşı asgari ücret haline gelinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”
“STAJYER VE ÇIRAK OLARAK DEĞERLENDİRİLMEYENLERİ: BURADAKİ HÜKÜMET VE SİZİ MAĞDUR EDEN ORTAKLARINI 31 MART SEÇİMLERİNDE HESAP VERMEYE DAVET EDİYORUM”
Ağbaba, konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın videosunu göstererek, “Mülakatı kaldırıp gençlerimizin sınavdaki başarı sıralamasına göre yapacağız. Küçük esnafımızın prim ödeme gün sayısını azaltıyoruz” dedi. 7 bin 200 güne kadar.” Ağbaba şöyle devam etti:
“Bu videoda Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim öncesi vaatleri var. Ne diyor? ‘Röportajı kaldıracağız’ diyor. Mülakat kaldırıldı mı, kaldırılmadı. Bu zavallı çocuklar arasında ayrımcılık yapmak siyasi ahlaksızlıktır. Şunu söyleyelim ve hakkını verelim: Devlet yoksullara ayrımcılık yapıyor. Bunu yapmıyor, işçi çalıştırmıyor. AK Parti’ye oy veren yoksulların çocuklarını çalıştırmıyor, CHP’ye oy veren yoksulların çocuklarını çalıştırmıyor, kimi işe alıyor, üst düzey il başkanlarının ve milletvekillerinin çocuklarını çalıştırıyor, görüşme süreci olmadığı sürece kaldırıldı maalesef Türkiye’de adalet sağlanamıyor. Gençlerle üniversite öğrencileri arasında büyük bir ayrımcılık var, şunu buradan söyleyelim. Her 3 gençten 2’si işsiz, iş arıyor ve birçok genç de iş arıyor. Bir iş için. Yine burada ne diyordu? ‘Emeklileri enflasyona sokmayacağız. Bağ-Kur, ‘Esnafın prim gün sayısını 9 binden 7 bin 200’e düşüreceğiz’ dedi. Buradan esnafa çağrı yapıyorum: Bu hükümet size 9 binden 7 bin 200’e düşüreceğini vaad etmişti ama yapmadı. Stajyer ve çırak sayılmayanlara buradan çağrı yapıyorum: Hükümet ve onun. 31 Mart seçimlerinde sizi mağdur eden ortaklar hesap versin, yine ‘Taşeronlardan kadrolu olmayanları çalıştıracağız’ dedi ama yapmadılar.
“SİYASİ DOLANDIRICILIĞA CEZA VERİLSE DÜNYANIN CEZASINI VERİR VE CEZAEVİNDEN ÇIKAMAZSINIZ”
Yine az önce dinlediniz, ‘Bütün memurlara 3600 ek gösterge vereceğiz’ dediler ama vermediler. ‘Ev hanımlarına devlet destekli sigorta yapacağız’ dediler ama 9 ay geçti ve hiçbir şey yapılmadı. Şimdi size bir şey sorayım: Gidip müteahhitten bir daire alıyorsunuz, iki odası bir salonu var, balkonu duvar, tuvaleti var ama evi teslim ettiğinizde balkonu ya da balkonu yok. oda yok. Sizin de durumunuz bu, sözler verdiniz ama söz yok. Buna ne diyebiliriz? Siyasi sahtekarlık, siyasi sahtekarlık. Siyasi dolandırıcılığın cezası olsaydı dünyanın her yerinde ceza alırdınız ve hapisten çıkamazdınız ama maalesef siyasi dolandırıcılığın cezası yok. Buradan sizleri tekrar davet ediyorum: 31 Mart’ta dolandırdığınız kişilere ve bu dolandırıcılara siyasi olarak cevap vermenizi beklediğimizi belirtmek istiyorum.
“Emeklilere verdiğiniz iki kuruşa zam gelmiyor, halkın barış hakkına yapılan yüzde 686 zam gibi.”
Bir de devletin yarattığı, mucize yaratan bir kurum var TÜİK. Hayat pahalılığının bu kadar yüksek olduğu bir dönemde enflasyon rakamlarını düşürerek güzel işler yapıyor. Enflasyon yüzde 64,77 olarak açıklandı, ENAG’a göre yüzde 127. Çay fiyatlarında bir yılda yüzde 113, et fiyatlarında bir yılda yüzde 126, akaryakıtta yüzde 100, konut fiyatlarında yüzde 119, kiralarda ise yüzde 136 artış var. Akaryakıt ve mazot 20 liraydı, şimdi 40 lira. 2023’te dolar 18 lira, şimdi 30 lira, çeyrek altın 2023’te 1800 lira, şu anda 3 bin 500 lira. Zam dediğiniz şey emeklilere verdiğiniz iki kuruş değil, zam dediğiniz şey gıda zammı gibi, zam dediğiniz şey trafik sigortasındaki yüzde 400 artış gibi, zam dediğiniz şey Cep telefonu ücretine yüzde 426 zam, zam dediğiniz şey, kamu katılım ücretine yüzde 686 zam gibi. Artış dediğiniz şey kendinize verdiğiniz yüzde 85’lik artışla ilgili. Yüzde 100’ün üzerinde artmayan hiçbir şey kalmadı. Sen bizi yıllık enflasyonun yüzde 64 olduğuna inandırıyorsun, TÜİK yalan makinesi bile ‘enflasyonu hissettim’ tabirini kullandı; Enflasyonun yüzde 129 olduğu görüldü. Biliyorsunuz hissedilen bir sıcaklık vardı, bir keçe sarsıntısı vardı ve sizlerin sayesinde keçe enflasyonunu duyduk. Maalesef 84 milyon insana aptal muamelesi yapan bir iktidarla karşı karşıyayız.
“ANKARA’DA EV KİRALAMAK İÇİN 2 EMEKLİ, İSTANBUL’DA YAŞAMAK İÇİN 3 EMEKLİ EMEKLİ İHTİYACI VAR”
2019-2023 yılları arasında son beş yılda ülke genelinde kiralar yüzde 583 yani 6 kat arttı. Mersin’de 9 kat, Muğla’da 10 kat, Ankara’da 8 kat, İstanbul’da 7 kat arttı. Benim seçim bölgem olan Malatya’da kiralar 15 bin liraya ulaştı. Bir emeklinin bir aylık maaşıyla kira ödemesi maalesef mümkün değil. Ankara’da ev kiralamak için 2 pansiyona, İstanbul’da yaşamak için 3 pansiyona ihtiyacınız var. Maalesef sizin sayenizde emekli yemek yiyorsa yatamıyor, yatıyorsa giyinemiyor. Burada bir resim var, bakın bu sizin yüzünüzden yaşanan bir resim, bu yakın zamanda yaşanan bir resim; İkinci el eşyaların, ikinci el ayakkabı ve ikinci el montların satıldığı pazardır. Bunlar Türkiye genelinde en sık açılan işletmelerdir. Maalesef emekliler artık ikinci el gömlek, ikinci el ayakkabı, ikinci el mont alıyor ve daha da acısı emekliler ölen komşularının eşyalarını giymek için bekliyor. Emeklileri bu duruma getiren sizlersiniz. Emekli muhtemelen Türkiye tarihinde bu kadar açlığın altında yaşamamıştır.
“SARAY DAKİKAYA 2 BUÇUK EMEKLİLİK PARASI HARCIYOR”
Bir de görülmesi gereken saray harcamaları var. Saray bu yıl ne yazık ki günde 33.6 milyon lira, saatte 1.4 milyon lira, dakikada 23 bin lira harcayacak. Saray dakikada 2 buçuk pansiyon harcıyor ama insanlar ölmeye devam ediyor. 16 milyon dul ve yetimin çoğunluğu düşük emekli maaşı alıyor. Hatta dul ve yetimler paylarına oranla daha da az alıyorlar. Dün evimden çıkarken 70 yaşında bir teyzeyle karşılaştım. Yolumu kesti ve ‘5 bin lira maaş alıyorum – 70 yaşındayım – bu yaşta hala ev temizliği yapıyorum’ dedi. Bu düzeni yaratan ve 70 yaşında bir kadını çalıştıran sizin sisteminizdir; Bu sistemin iflas etmesi gerektiğini söylüyoruz. Yetim varsa eşine 5 bin lira, çocuğuna 2 bin 500 lira, tek dul varsa maaşı ise 7 bin 500 lira olacak. Hele ki bu dul ve yetimin hayatta kalması imkansızdır.
“DEVLET EMEKLİLERİN CEBİNDEN HER AY 6 ALTIN ÇALMAYA DEVAM EDİYOR”
Maalesef bu artışlarla emekli maaşlarını en düşük emekli maaşıyla eşitlemiş olacaksınız. Türkiye’de çalışanların sorunları büyük ama emeklilerin durumu çok daha büyük ve ne yazık ki her geçen yıl daha da kötüleşmeye devam ediyor. Her zaman övündüğünüz gibi emekli maaşları 2002’den bu yana telafisi mümkün olmayan kayıplara uğradı; 2002’de en düşük maaş 240 TL iken asgari ücret 184 TL, yani en düşük emekli maaşı taban fiyatın 1,5 katıydı. Bir emeklinin maaşı 2002 yılında 8,9 altın yani 9 çeyrek altın iken şu anda 2,5 çeyrek altın oldu. Emeklinin cebinden tam 6 altın çaldınız, emekli ise 6 altın eksik almaya devam ediyor. Düşünün, emekli maaşı bu çeyrek altın üzerinden hesaplansaydı bugünkü emekli maaşı 31 bin 239 TL olacaktı. Bu rakamlar sizin numaralarınızdır, şunu da belirtmek isterim. Şunu da söyleyelim, ne yazık ki hükümet her ay emeklilerin cebinden 6 altın çalmaya devam ediyor.
“NİSAN AYINDA 7 BİN 500 LİRA EMEKLİ PEYNİR ÖDEMESİYLE 61 KİLO PEYNİR ALABİLİRSİNİZ, ŞU ANDA 30 KİL PEYNİR ALABİLİRSİNİZ”
Emekli maaşlarının yıllık brüt hasıla artışındaki payı daha önce yüzde 100 olarak hesaplanmıştı ama sizlerin sayesinde yüzde 30’a düşürüldü. Bir tuhaflık daha var; Aylık emeklilik oranları 2002’de yüzde 70 civarındayken şimdi yüzde 28’e düştü. Emeklilik artışları resmi enflasyona kilitleniyor ve emeklilere büyümeden pay verilmiyor, aksine paylar giderek düşmeye devam ediyor. Rakamlara baktığımızda emekliler için ne büyük bir mucizeyi başardıklarını görüyoruz; Türk-İş’in açıkladığı rakamlara göre bir kişinin açlık sınırı 14 bin 431 lira, en düşük emekli maaşı ise 10 bin lira yani maalesef açlık sınırının üçte ikisi. Bir de 2-3 kişilik bir aileyi emekli maaşıyla geçindirmeyi düşünün ki bu büyük bir mucize. Nisan ayında 7.500 lira maaşla 61 kilo peynir alınabilecekken, şu anda 30 kilo peynir alınabiliyor; Nisan ayında 29 kilo et alınırken, bugün 12 kilo et alınabiliyor; Nisan ayında pansiyonla 158 kilo nohut alınabiliyorken, bugün 65 kilo nohut alınabiliyor.
“BİZİ KISKANAN AVRUPA, EMEKLİLERİNE BİZİM 5 KATI MAAŞ ÖDÜYOR. AVRUPALARIN KEDİLERİNE GÖSTERDİĞİ SAYGIYI EMEKLİLERİMİZE GÖSTERMİYORUZ”
Emeklilik maaşlarını da bizi her zaman kıskanan Avrupa ile karşılaştıralım; Almanya’da ortalama emekli maaşı 1400 euro, Hollanda’da 1430 euro, İtalya’da 1359 euro, Türkiye’de bir emekli sadece 300 euro alıyor. Bu rakama baktığımızda Türkiye’deki emeklilerin durumunu daha net anlayabiliriz. Bizi kıskanan Avrupa, emeklilerine bizim ödediğimiz maaşın beş katını ödüyor. Ayrıca Avrupa, emeklilerine kira, yakıt yardımı ve hatta kedi-köpek yardımı ve vergi desteği de sağlıyor. Avrupalıların kedilerine gösterdiği saygıyı maalesef biz emeklilerimize göstermiyoruz.
“EMEKLİ HASTA OLSA DA HASTANEYE GİDEMEZ”
Aldığımız bu emekli maaşıyla hiçbir şey satın alamazsınız. Bu 10 bin liralık maaş aldığınız gömleğe yetmez, bir ayakkabınıza yetmez, takım elbisenizle kıyaslamak mümkün değil. İkinci el ayakkabı ya da ceket alırken bile hesap yapan ve ne yazık ki kırk kez düşünen bir emekli kesimiyle karşı karşıyayız. Emekliye sadece aldığı maaş açısından değil, yaptığı harcamalar açısından da bakmak gerekir. Eskiden emekliler eczaneye gidip ilaçlarını alıyorlardı, emekliler yüzde 10, çalışanlar yüzde 20 ödüyordu, özellikle rapor edilen bir hastalığı varsa hiçbir ücret ödemeden çıkıyorlardı. Şimdi hastaneye gidiyor, randevu alabilirse gidiyor, muayene oluyor, muayene ücreti maaşından 8 lira, üniversite hastanesine gitse 15 lira, eczaneye gidiyor ve muayene oluyor. İlaç alıyor, maaşından ilaç katılım payı yüzde 10 kesiliyor, ‘İlacını alacaksan fiyat farkı ödersin’ diyorlar, her ilaçta fiyat farkı var, raporlu. Aradaki fark ilaçlara dahi ödenmeye devam ediyor. Reçete yaprağına para ödeniyor, ilacın her maddesine, hastaneye, muayeneye, hepsi ödeniyor. Esasen bu insanlar ne kadar maaş alıyorlar ki muayene ve ilaç masraflarını da karşılayabilsinler. Ne yazık ki emekliler için durum daha da kötü, özellikle de hem karı koca aynı ayda hastalanırsa. Emekli hastalansa bile hastaneye gidemiyor.
“ÜÇ-BEŞ MAAŞLI BÜROKRAT, ESKİ AVUKAT, DOLAR GARANTİLİ FAİZ ÖDEMELERİ VAR AMA EMEKLİLİK ÖDEMESİ YOK”
84 milyonun 16 milyonu, yani nüfusun beşte biri emekli var. Peki, ‘Emekli maaşı bütçeye yük’ diyorsunuz ama emeklilerin gayri safi hasıladan ne kadar aldığını da biliyor musunuz? Yüzde 4 buçuk. Yüzde 20 alması gereken emekli ancak yüzde 4,5 alabiliyor. Diğerleri bu emeklilerin aldığı toplam paranın 3 katını yemeye devam ediyor ve bunu kimin yediğini biliyorsunuz. Yine çarpıcı bir rakam vermek istiyorum: Türkiye’de 14 bin 535’i devlet huzurevlerinde, 14 bin 467’si özel huzurevlerinde olmak üzere toplam 26 bin kişi barınıyor ancak huzurevlerine başvuranların sayısı neredeyse arttı. Son dönemde 50 kez. Bu Türkiye’deki sosyal durumu gösteriyor. Bizim kültürümüzde bildiğiniz gibi huzurevleri yoktur; Avrupa’dakinin aksine insanlar ‘Huzurevine gidelim’ diye başvurmuyor; Aile hallediyor, evler birleşiyor ama bu noktada bu artış emeklinin barınma ve geçim sorununun ciddiyetini de gösteriyor. Geçtiğimiz yıl 4,5 milyon haneye sosyal yardım yapıldı ve bu rakam her geçen yıl artmaya devam ediyor. Bu yıl bütçenin yüzde 11,3’ü yani 1,3 trilyon lirası faiz geliri elde eden rantiyelere gidiyor; Başkanın arabalarına, savunma giderlerine ve maaşlarına milyarlarca dolar ayrılmış; Alacağınız 2 bin 900 yeni araç var; Düşük maaşlı bürokratlar, eski milletvekilleri, dolar garantili faiz ödemeleri var maalesef ama emeklilere pay yok maalesef. Burada bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: En düşük emekli maaşları mutlaka asgari ücrete çıkarılmalıdır.
“İŞSİZLİK FONU’NDAN YENİ İSTİHDAM SAĞLAMAYA YÖNELİK TEŞVİK OLUŞTURULMASI FONUN AMACI İLE ÇELİŞKİDİR”
İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında özel sektör patronlarının personel istihdamı sağlaması şartıyla sigorta prim desteğinin süresi 2023 yılında sona erdi; Bu süre 31 Aralık 2025 tarihine kadar uzatılmıştır. Diyelim ki bu kadar derin bir ekonomik krizde, özellikle her gün yüzlerce işyerinin kapandığı, deprem gibi bir felaketin etkilediği ortamda patronu cesaretlendirmek yapılması gereken bir şey. 11 il. Ancak burada önemli bir şey var: İşsizlik Fonu’nun yeni istihdam sağlamaya yönelik bir teşviki kapsadığını belirtmek isteriz ki bu, Fon’un emellerine göre alışılmadık bir durumdur. İşsizlik Fonunda biriken para çalışanların alın terinin parasıdır, bunu zaten başka kaynaklara aktardınız. Yıllarca patronu onu desteklemek için bir yağma fonu haline geldi. Resmi işsizliğin yüzde 8,8, gerçek işsizliğin ise bunun iki katından fazla olduğu bir ülkede, işsizliğin finansmanı için kullanılacak bu paranın patronu desteklemek için kullanılması mümkün değil. Daha önce kamu bankalarının finansmanı için kullanılıyordu. Verdiğiniz dolar garantilerinden aktarın, bağışladığınız trilyonlarca vergiden aktarın, Cumhurbaşkanı harcamalarından aktarın ama bu kadronun kazandığı paralara dokunmayın.
“FONDAN HEMEN TÜM İŞÇİLER YARARLANMAZKEN, FONUN İŞVERENLERİ TEŞVİK AMAÇLI KULLANILMASI TAMAMEN ZAYIFLIKTIR”
İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yararlanma koşulları oldukça ağır olup, işsizlerin büyük bir kısmı bu Fondan yararlanamamaktadır. Çalışanların neredeyse tamamı Fondan yararlanamazken, Fonun işverenlere teşvik amacıyla kullanılması tam bir yağmadır. 2023’te 1 milyon 616 bin kişi işsizlik maaşına başvurdu, yani geçen yıl 1 milyon 616 bin kişi işten çıkarıldı. TÜİK’in son verilerine göre 3 milyon 116 bin işsiz var, bu işsizlerin sadece 743 bini işsizlik maaşı alabildi, yani işsiz olan her 4 kişiden 1’i sadece işsizlik maaşı alabildi. 2023’te 21 milyar 673 milyon işsizlik maaşı ödendi; Patrona verilen teşvik ve ödemeler tam 39 milyar. İşbaşı eğitim programları için işverene verilen paranın 38 milyar lirası aktif işgücü programı adı altında 13 milyar lira yani toplam 91 milyar lirası işverene ödendi, 21 milyar lirası ödendi personele.
“MALATYA GİBİ DEPREM YAŞAYAN İLLERDE ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDEKİ FABRİKALAR DESTEKLENMELİ”
Bakın mutlaka işçiler desteklenmeli, patronlar desteklenmeli, esnaf desteklenmeli ama amaç dışında kullanılmamalı. Maalesef deprem bölgesinde vasıflı insanlar fabrikalardan kaçıyor, esnaf işçi bulamıyor. Bu nedenle özellikle Malatya gibi deprem yaşanan illerde organize sanayi bölgelerindeki fabrikaların desteklenmesi gerekiyor. Ne yazık ki vasıflı işçi, kaynakçı, ustabaşı kalmadı; Bunu ifade etmek istiyorum. Üstelik esnafımızın BAĞ-KUR primi, vergi, elektrik gibi temel sorunları halen devam ediyor; Bunların da mutlaka ertelenmesi gerekiyor.”